Emre Karayel: Babama Can’ı gösterdik, sonra da kaybettik

  • 20 Nisan 2022
  • Emre Karayel: Babama Can’ı gösterdik, sonra da kaybettik için yorumlar kapalı
  • 711 kez görüntülendi.
Emre Karayel: Babama Can’ı gösterdik, sonra da kaybettik

Emre Karayel: Babama Can’ı gösterdik, sonra da kaybettik

Oyuncu Emre Karayel, “En çok istediğim şey çocuğumun olması ve çocuğumu babamın görmesi idi” dedi. Aile hayatına dair dikkat çeken açıklamalarda bulunan Karayel’in, babası ile ilgili anlattıkları duygulandırdı.

Emre Karayel, tiyatrodan daha çok mu besleniyor? Bunun nedeni nedir?
Tabii ki, Sinema, dizi ve sunuculuk da bir disiplin işidir. Bunlar, kendi içerisinde dinamikleri olan işlerdir. Bu işlerin ana malzemesi oyuncuyu yaratan sektör tiyatrodur. Biz, tiyatro okullarında okuruz, oyunculuğu orada öğreniriz, sahnede geliştiririz. Ben biraz tatlı bir panzehir gibi derim. Oynadın, biraz gittin, yoruldun sonra tekrar tiyatroya geldin. Fabrika ayarlarına dönme şansını yakalarsın, rol çıkarırsın, kendini geliştirirsin. Biraz birbirini destekleyen bir sektör gibi.

Sizce kariyeriniz için işler nerede döndü? Orası bir dönüm noktasıydı ve hakikaten güzel şeylerin başlangıcı oldu diyebildiğiniz bir durum var mı?
Burada “1 Kadın 1 Erkek” projesini söyleyebilirim. “Bir İstanbul Masalı” ve ilk dizim “Ablam Böyle İstedi” projelerini de söyleyebiliriz. Çünkü bunlar kademeli durumlar. Benim açımdan tecrübe ederek, üstüne koyarak büyüyen bir süreç oldu. Ama “1 Kadın 1 Erkek” projesini, bu sürecin en merkezine koyarız.

Bazı cast’lar iyi karakteri oynayabilir iken bazı cast’lar ise kötüyü çok iyi oynayabiliyor. Siz, iyi karakteri de kötü karakteri de iyi oynayabilen isimlerden birisiniz. Siz, her ikisini de başarılı oynadığınızı düşünüyor musunuz?
Mümkün olduğunca beni zorlayacak rolleri, içine bir şeyler katabileceğim karakterleri oynamayı tercih ediyorum. “1 Kadın 1 Erkek” komedi türü idi ama adı “1 Kadın 1 Erkek” idi. Biz bütün erkekleri ve bütün kadınları temsilen bir iş yapıyorduk orada. Farklı farklı rolleri oynamayı seviyorum.

“1 Kadın 1 Erkek” projesinde diyaloglar ve sahnelerden ziyade o diyalogların sonunda cümlenin devrikleşmesi ya da mimik gibi detayları da çok iyi yaptınız. Evet, senaryo iyiydi ve iyi oynadınız. Ama orada farklı olan sizce neydi?
Oradaki en önemli şey, iyi bir ikili olmamızdır. Çok iyi senaryo ekibimiz ve keyifli bir setimiz vardı. Gerçekten eğlenceli geçiyordu.

Eğlenceli bir işte disiplin nasıl sağlanıyor? Ciddiyete bürünebiliyor musunuz?
Kamera önünde biz eğlendiğimiz zaman evde izleyenler de eğleniyor. Aslında komedi türünde iş biraz böyle döner. Demet ile iyi bir ikiliydik. Hala da görüşüyoruz, çok severim. Biraz onun etkisi var.

Sizi bir ikili olarak tekrar görür müyüz?
Uygun bir proje olursa neden olmasın? İleride hayallerimiz var.

En son en çok istediğiniz şey neydi?
En son en çok istediğim şey, çocuğumun olması ve çocuğumu babamın görmesi idi. Babam Adana’daydı. Babam yoğun bakıma girdi, bir gün sonra Can doğdu. Çok ağırdı durumu ama sonra entübeden çıktı ve gözlerini açtı. Biz de görüntülü aramayla babama Can’ı gösterdik. Sonra da kaybettik.

En son en çok hüzünlendiğiniz anı paylaşır mısınız?
Babamı kaybettiğim gün. 1 hafta arayla Can Öcal geldi, öbür Öcal gitti. Mekanı Cennet olsun. En çok hüzünlendiğim an odur.

En son en çok neye şaşırdınız?
Rusya’nın Ukrayna’ya girmesine şaşırdım açıkçası.

En son en çok neye hayır dediniz? Hayatınızda hayır der misiniz?
“Hayır Deme Sanatı” isimli bir kitap okuyorum. Kitabı okuyunca fark ettim ben çok hayır diyemiyorum. Aslında çoğumuz diyemiyoruz ve en büyük sıkıntılarımızdan birisi bu.

Hayır demeyi öğrenenler, zamanla sadece hayır mı diyor? Evet diyebileceği şeylere de mi hayır diyor? Dengeyi tutturamıyoruz gibi sanki.
Bu, kendimizden ödünler vermeye başlıyoruz anlamına geliyor, evet ve hayır kelimelerini kullanmadığımız zaman. Evet ben bunu yaparım ya da hayır bunu yapmam cümlelerini kullanmamız lazım. Ben kullanabilen birisi değilim. O yüzden en son neye hayır dedim gerçekten bilmiyorum.

Sizin karakteriniz ile oynadığınız karakterlerden hangisi benziyor?
Biraz “Ozan” karakteri diyebiliriz. Ozan’dan çok var ben de.

Ona aslında öyle olmadığını anlatır mısınız?
Ben, onu hiçbir zaman yapmadım. Hiçbir zaman kötü bir niyetim olmadı kimseye karşı. Dolayısıyla gerçekten kimseyi üzmek istemem. Seni de üzmek istemem. O yüzden kötü bir şey aklımın ucundan geçmedi. Böyle düşünmene de üzüldüm.

Onu nasıl sevdiğinizi tarif eder misiniz? Emre Karayel nasıl sever? Sevginin sizdeki yansıması nasıldır?
Öperim ben. Oğlumu da öperim, karımı da öperim, annemi de öperim, kardeşimi de öperim, yeğenlerimi de öperim… Bence güzel bir şey, tavsiye ederim.

Babalık duygusu, herkes için farklı olabiliyor. Ama çocuğu dünyaya gelenler, gerçekten farklılaşıyor. Nasıl bir his? Baba olmak, Emre Karayel’de neyi değiştirdi?
Hayatta kalma isteği geldi. Daha çok yaşayayım, daha sağlıklı olayım, onunla daha çok zaman geçirebileyim. Başıma bir şey gelirse o ne yapar kaygısı oluştu. Benim öyle bir şeyim yoktu. Babam da gidince doğduğu günden itibaren hayatta kalmam ve sağlıklı olmam lazım diyorum. Bunun için de elimden geleni yapmaya çalışıyorum.

Mesleğinizden ötürü çok sosyal ve çok yoğunsunuz. Böyle insanların aile hayatını yönetmesi, zor mu? Eşinizin anlayışı mı önemli?
Eşimin anlayışı değil; desteği çok önemli.

Evliliği yönetmek, çok zor değil mi?
Çok zor. Evlilik; büyüyen bir aile, gittikçe değişen bir yapı, kadın ve erkek ilişkisi. Biz “Oksimoron” oyununda da bunu anlatıyoruz. Kadın ve erkek doğal oksimoron zaten. Onların bir araya gelip bir evin içerisinde yaşaması zaten çok zor. İster istemez farklı sıkıntılar olabiliyor. Anlayış, güven ve destek bu işin anahtarı.

Dilediğiniz kişiye, dilediğiniz bir soruyu 83 milyonun izlediği bir programda sorma imkanı verildi size. Bu kim olurdu ve ona ne sorardınız?
Dünyanın en zengin insanı Amazon’un sahibi Jeff Bezos’a sorardım. Niye bu kadar parayı tutuyorsun, dağıtmıyorsun hepimize? Neden tek başına yiyorsun dünyada bu kadar aç insan varken?

KAYNAK: posta.com.tr

Yandex.Metrica