Cüneyt Arkın’ın ilk eşi Dr. Güler Mocan’dan olan kızı Filiz Canlı mirastan payını istedi! Üvey ailesinin peşine düştü

  • 16 Ekim 2023
  • Cüneyt Arkın’ın ilk eşi Dr. Güler Mocan’dan olan kızı Filiz Canlı mirastan payını istedi! Üvey ailesinin peşine düştü için yorumlar kapalı
  • 188 kez görüntülendi.

Cüneyt Arkın’ın ilk eşi Dr. Güler Mocan’dan olan kızı Filiz Canlı mirastan payını istedi! Üvey ailesinin peşine düştü

Psikiyatrist Dr. Güler Mocan, Cüneyt Arkın ile 10 yıl evli kaldı. Dr. Güler Morcan geçtiğimiz günlerde POSTA’ya Cüneyt Arkın ile olan evliliğini anlattı. Çok ses getiren röportaj sonrasında Cüneyt Arkın’ın görüşemediği kızı Filiz Canlı’ya yazdığı duygu yüklü mektup gündeme geldi. Bugün ise gündemde olan konu miras davası. Cüneyt Arkın’ın kızı Filiz Canlı, mirastan mal kaçırdıkları iddiasıyla üvey annesi Betül Cüreklibatır ile kardeşleri Murat Cüreklibatır ve Kaan Polat Cüreklibatır’a dava açtı. Filiz Canlı mirasın eşit şekilde bölüştürülmesini istedi.

Psikiyatrist Güler Mocan 83 yaşında, 58 yıllık bir meslek deneyimine sahip. Türk sinemasının efsane ismi Cüneyt Arkın’ın da ilk eşi olan ve 10 yıl evli kalan Güler Mocan, bu konu hakkında ilk kez POSTA’dan Alev Gürsoy Cimin’e konuştu. Ünlü ismin hem Cüneyt Arkın’la hem de kızı Filiz Canlı ile ilgili açıklamaları gündem oldu. Hal böyle olunca Cüneyt Arkın’ın yıllar önce, görüşemediği kızı Filiz’e yazdığı mektup tekrar gündeme geldi. Cüneyt Arkın’ın kızına yazdığı mektuptan önce Dr. Güler Mocan’ın açıklamalarına bir göz atalım.

Güler Mocan Cüneyt Arkın’ı şu sözlerle anlatmıştı:

“1960’taki ihtilalden hemen sonra üniversitenin bahçesinde yapılan gösteriler esnasında biri bana bakıp duruyor. Yakışıklı bir genç, dikkatimi çekti. Üç sınıf büyüğüm olan rahmetliyle o gün tanıştık ve yakınlaştık. Aşık olduk birbirimize. 1961’de nişanlandık. 1962’de de evlendik. O, okulu bitirdi ve memleketi Eskişehir’e gitti. Arada ben Eskişehir’e, o İstanbul’a gidip geliyoruz… Bir süre bu şekilde idare ettik. Sonra ona artistlik teklifi geldi. Çok yakışıklı bir adamdı zaten. Çok seviyorduk birbirimizi, evliliğimiz 10 yıla yakın sürdü ama sonra yürümedi.”

İLİŞKİMİZ AYRILA BARIŞA YILAN HİKAYESİNE DÖNMÜŞTÜ…
Cüneyt Arkın’la aralarını bozan şeyi ise şöyle özetlemişti:

“Film artistliği başladıktan sonra aramızdaki makas yavaş yavaş açıldı. Dünya görüşümüz çok farklılaştı. Sonra anlatamayacağım ve hatırlamak istemediğim bir sürü olaylar oldu. Boşanmak istedim, o istemedi. Annemlere gittim bir süre, sonra geri döndüm. 67 yılında ihtisasa başlayınca doğru ile eğriyi daha net fark ettim ve makas 180 derece açıldı.”

“Baktım yürüyecek bir evlilik değil. Beyoğlu Balo Sokak’ta bir evimiz vardı. O işsizdi, paramız yoktu, mecburi hizmetten dolayı doktorluk da yapamıyor. Sadece ben çalışıyordum. Zor günler geçirdik. Küstük, barıştık derken yılan hikayesine döndü ilişkimiz. 1968’de kızım Filiz üç aylıkken bir gece epey olaylar çıktı, hatta o dönemin gazetelerinde yer buldu.”

İKİ ARKADAŞIYLA BABAMIN EVİNİ BASTI
Dr. Güler Mocan o akşam yaşadıklarını da şöyle açıklamıştı:

“Annemlerdeyim, ertesi gün doğum günüm ve ailece bir kutlama yapacağız. Cüneyt’in de gelmesi lazım ama set işlerinden gelip gelmeyeceğini bilmiyoruz. Biraz da aramız açık. Derken gece saat üç gibi kapı kırıldı. Rahmetli, kendi gibi iki oyuncu arkadaşıyla babamın evini bastı. Üçü de zil zurna sarhoş ve makyajlı. Ne yaptıklarının farkında bile değiller. Dut gibi sarhoşlar. Annem çığlık atıyor, Cüneyt çocuğu alıp götürmeye çalışıyor. Aldı götürdü tabii, onun gücüyle bizim gücümüz bir mi?”

“26 yaşındayım. Babam yaşlı zaten. Kimsenin onu durduracak gücü yok. Kızımız Filiz 3 aylık… Cüneyt tarumar etti ortalığı. Şubat’ın 2’si. Hava buz gibi.”

“O gecenin sabahında babam bana, “Artık bu kaçıncı rezalet? Bu adamla devam edecek misin?” diye sordu. Alkol problemimiz vardı. Annem asla boşanmamı istemiyordu. “Bir kez daha düşün” dedi. Ama takatim yoktu. Ertesi sabah mahkemeye verdik onu. Bir tek annem şahit olmadı çünkü Cüneyt’i çok seviyor ve asla boşanmamı istemiyordu.”

Evliliğinde şiddet olup olmadığı sorusuna ise şöyle cevap vermişti:

Yoktu. Çünkü ben eğitimliydim ve “Bana elini sürersen seni mahvederim” demiştim daha ilk kavgamızda… Ondan ürktü, cesaret edemezdi.

KIZIM, BABASINI HEP SEVDİ CENAZESİNE DE KATILDI
Kızıyla Cüneyt Arkın’ın görüşüp görüşmediğini ise şöyle anlatmıştı:

Zaman zaman görüştüler. Kırgınlıklar vardı ama 30’undan sonra o da kalmadı. Seviyordu babasını. Sonra Filiz evlendi hatta çocuğu oldu. Torunum da dedeye benziyor, ata meraklı. Kızım babasını her şeye rağmen çok sevdi ve cenazesinde de vardı.

Dr. Güler Mocan miras davası hakkında ise konuşmak istemediğini şu sözlerle belirtmişti:

Hayır, daha fazla konuşmak istemiyorum. Bu kitap bu yaşadığımız acıların da bir ürünü. Ben bunları ilk kez anlatıyorum. Cüneyt Bey’in ölümüne tabii ki çok üzüldüm, neticede o bir insan. Artistten önce bir doktor, meslektaşım. Ayrıca kızımın da babası. Allah rahmet eylesin.

Şimdi ise Cüneyt Arkın’ın ailesi ve kızı Filiz Canlı miras davasıyla gündemde. 1.5 yıl önce vefat eden Cüneyt Arkın’ın mirası mahkemelik oldu. Arkın’ın vasiyetnamesine ilk eşinden olan kızı Filiz Canlı itiraz etti.

Hürriyet’ten Özge Eğrikar’ın haberine göre, Filiz Canlı mirastan mal kaçırdıkları iddiasıyla üvey annesi Betül Cüreklibatır ile kardeşleri Murat Cüreklibatır ve Kaan Polat Cüreklibatır’a ‘tenkis’ (ölüme bağlı tasarruf) davası açtı.

İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi’ndeki davaya göre Cüneyt Arkın, kızına Levent’te bir taşınmazı olduğunu, bunu oğulları ile eşinin baskısıyla onların lehine bağışlayacağını söyledi.

Arkın ayrıca kızına da mirastan payını vereceğini belirtti. Filiz Canlı’ya vadedilen miras payının hiçbir şekilde verilmediği dilekçede anlatıldı.

Dilekçede, vasiyetname açıldıktan sonra Cüneyt Arkın üzerinde herhangi bir taşınmaz kaydının bulunmadığı belirtildi:

‘BÖLÜŞTÜRÜLSÜN’
“Levent’teki taşınmazın 3. kişilere satıldığı, bu satışla davalılar adına başkaca taşınmazın satın alındığı görülmüştür. Davalılar adına kayıtlı olan taşınmazlar ile banka hesaplarına tedbir konulmasını, malların bölüştürülmesini istiyoruz.”

Cüneyt Arkın, eşi Betül Cüreklibatır ile oğulları Murat Cüreklibatır ve Kaan Polat Cüreklibatır’a mal varlığını bıraktı.

10 Mart 1968 tarihli mektuba göre; Cüneyt Arkın, göremediği kızına hasretle sesleniyor. İşte efsane sanatçının kızına yazdığı mektup…

“Canım yavrum Filiz’im. Sana bunları yazmamın bir sebebi var. Bugün 10 Mart 1968, Kurban Bayramı’nın birinci günü. Bugün yine annen seni bana göstermedi. Telefonları yüzüme kapatıyor, mektuplarımı okumuyor. Senden ayrıları iki ay oldu. Seni bin yıl görmemiş gibi özledim.”

“Artık tatlı yüzün, yavaş yavaş hafızamdan siliniyor. Göğsüme dokunan o küçücük elinin sıcaklığı azaldı. Günlerdir cehennemin dibindeymiş gibi acılar içindeyim. Bin kere adını fısıldadım. Bin kere Allah’a dua ettim seni bana göstersin diye. Korkular içinde sana geldim. Bana kapıyı açmayacaklarını bile bile.”

“Eve karı-koca iki dostumu gönderdim. Ben de köşede bekledim. Kadın hamileydi, yüzü çilli, şefkatli bir çocuk beklemenin mutluluğu içindeydi. Ama benim kadar korku içindeydiler. Teyzelerin onları kovmuş. Annen seni pencereden olsun görmeme razı olmamış.”

“Sen teyzenin kucağındaymışsın, mavi dantelli bir elbisen varmış. Tatlı tatlı gülüyormuşsun. Yaramazlık yapıp utanıyor sonra başını saklıyormuşsun. Bir babadan çocuğunu hangi kuvvet ayırır.”

‘ACI ÇEKİYORDUM VE YALNIZDIM’
“Buna hangi yürek razı olur? Hangi kötülük böyle bir sevgiyi yener? Bütün duygularım ölmüş gibiydi dönerken. Dünyanın bütün kurşunları yüreğime sıkılmış gibiydi. Bir annenin katılığını, duygusuzluğunu, gaddarlığını neyle izah edecektim. Annenin son iki yıldır bana gösterdiği korkunç sahnelerde kendisinden çok teyzem Gül’ün ve çevresinin payı vardı. Mahkeme haberlerinde çıkan resimlerinde şaşkın, biraz öç almışlığın rahat tebessümündeki acıyı yine ancak ben çözebilirim. Çocuğum bunlar bizim yazımız, kaderimiz. Ama anne bir elini uzatsa kurtulacaktım. Evet, yavrum acı çekiyordum ve yalnızdım. Annenin bende güç bildiği, kıskandığı her şey, şöhretim ve param beni dünyada yalnız bırakmıştı. Çünkü suçlarımda, zaaflarımda samimi idim. Suçluydum ama sahte değil, içten pazarlıklı değil, cimri değil.”

‘ÖLÜMÜME RAZI OLACAK KADAR TÜKENMİŞTİM’
“Annenle aramızda büyük bir ayrılık da Türk sinemasını asla önemsememesinden ileri geliyordu. Ona göre yaptığım bütün iş basit ve aşağılayıcı bir şeydi. Teyzelerin de aynı şeyi düşünüyorlardı. İşimi kazanmak anneni kaybettiriyordu bana. Görüyorsun yavrum, anneni kazanmak, işimi kazanmak anneni kaybettiriyordu bana. Yapayalnızdım, yine de anneni delice seviyor ve dayanıyordum. Annen dışarıda görev almak istiyordu. Kırklareli’ne tayini çıktı. ‘Kendime güvenim gelir, oyalanırım’ diyordu. Doğru söylemediğini biliyordum. Gitmek istemiyordu ama ‘Gitmem gerekiyor’ diye dayatıyordu. Neden gittiğini ve neden gittiğini kesin olarak bilmiyordu. Ama o günler ölümüme bile razı olacak kadar bezgindim, tükenmiştim.”

‘ANNENİ ASLA AFFETMEYECEKSİN’
“Yokluğunun acısını iki gün sonra duydum ama artık çok geçti. ‘Bana dön’ diye yalvarmam lazımdı ama yapamadım. Elimin kolumun neden zincirlendiğini, utanç ve azap içinde ona yazdığım mektupları neden yırttığımı, Kırklareli’ne gitmeyip neden bin kere yoldan döndüğümü yalnız annen ve teyzen biliyor. İleride sen de bileceksin ve anneni asla affetmeyeceksin. Annen aşkımızın eserlerini yıkmayı, benimle savaşıp beni rezil etmeyi artık görev bilmişti. Bense hala birleşmeyi ve kötü bahtımıza karşı gelmeyi teklif ediyordum. Çünkü annenin nasıl büyük aşk, bağışlama, verme, toprak kadar sabır, tevekkül ve inanç olduğunu yalnız ben biliyorum. Sanki o benimle doğdu, benimle ölecek. Ah çocuğum! Nedir bu iğrençlikler, sessizce sevmek ve bağışlamak varken.”

“Ben suçlarımı ve onun suçlarını bilerek geleceğe güvenle, erkekçe, dostça, arkadaşça, insanca, yiğitçe bakarak yalnız onu seviyorum. Yalnız onun yarattığı ve yapayalnız bırakmak istediği sevgiyi kurtarmaya çalışıyorum. O ise sevgiyi bağlı kalmayı küçük gördü ve şimdi benden daha yalnız. Artık ona ‘Allahaısmarladık’ diyebilirim. Baban Cüneyt Arkın.”

KAYNAK: posta.com.tr

RESİMLERİ BÜYÜTMEK İÇİN ÜZERİNE TIKLAYINIZ

Yandex.Metrica